Yeni bir film değil Hotel Ruanda . Ama insanlık tapınacak güçlere ihtiyaç duyup, onu korumaya devam ettikçe, hiç eskimeyecek bir hik...
Ama insanlık tapınacak güçlere ihtiyaç duyup, onu korumaya
devam ettikçe, hiç eskimeyecek bir hikayesi var.
Güç sahipleri,
iktidarları uğruna düşmanlık ektikçe, kendini korumak için yapay farklar
yaratıp, yeri geldiğinde de ektiğini ele
alıp daha fazla güç, daha fazla iktidar biçmek istedikçe yok olmayacak.
Egemenler varsa kin ve nefret de var, yaratılan, büyütülen,
kendinden başka tarafa odaklandırılmaya hazır.
Nasıl nefret edebilir insan kendinden farklı olandan? Neden
öldürür diğerini, başka bir inanışa, etnik kimliğe sahip olduğu için mi? Oysa
farklılık denilenin hepsinin sadece bir
etiket olduğunu neden bilemez? Ne denli gerçektir bu etiketler, ne denli
gereklidir, neye yarar, kime yarar? Neden yapıştırılmışlardır?
Farklı mıdır gerçekten diğerinden? Nasıl düşünemez ki O da
yer, içer kendi gibi. O da ağlar, sever, ana olur, çocuk olur, yaşlı olur,
hasta olur, sahiplenir bir şeyleri, acı çeker. O da yaşamak ister ve korkar
ölümden.
Nasıl bir insan
Sırplardan nefret ediyorum der? Nasıl der
Müslümanlardan nefret ediyorum? Nasıl belki de hiç tanımadığı, anlamını
sormadığı, O olmanın ne demek olduğunu bilmediği halde,
bir grubu, bir topluluğu, O olmayı nefret
sınıfına alır ve orda tutar. Neden dışlar, diğer olanı, diğer bir
canlıyı?
Nasıl tekmelerle öldürür küçücük bir kediyi, çocuğu ve
durdurur minicik soluklarını? Savunmasız kalanı, zayıf olanı.
Ya da daha dün sevdiğini, bir arada yaşadığını birilerinin
söylemiyle ektiği öfkeyle düşman sayar?
Neden nefrete ihtiyaç duyar?
İşte Hotel Ruanda bu sorulara açılan, soruları açan küçük
bir penceredir, tekrar tekrar sorularak izlenildiği, tekrar tekrar cevaplarının
görüldüğü.
Gördüklerimiz aslında çok defa televizyonlarda izlediğimiz,
gazetelerde, tarih kitaplarında okuduğumuzdur, komşumuzdan, nenemizden
duyduğumuzdur, insan olmakla, kandırılmakla, inanmakla ilgili olanlardandır.
Coğrafya değişir, kimlikler değişir, gücü elinde tutanlar değişir, yani sadece
etiketler değişir, ama aynıdır işte!
Film Ruanda
Katliamını,1994 yılında Ruanda da yaklaşık 100 gün içinde 1.000.000 Tutsi ve
ılımlı Hutu'nun, aşırı uç Hutular tarafından öldürülmesi olayını anlatır.
Nasıl mı başlamıştır bu katliam? Bunun için Ruanda’nın yakın
tarihine şöyle bir bakmak gerekir. 1895'te Ruanda, Alman Doğu Afrikası'nın bir parçası olarak
Alman egemenliğindeyken, I. Dünya Savaşı'ndan sonra bölge BM tarafından Belçika
mandasına verilir ve Belçika idaresi, Ruandalılara kahve tarlalarında çalışma
zorunluluğu, uymayanlar için kırbaçla cezalandırma gibi yeni kurallar getirir.
Ülkede yaşayanların %90'ı Hutu, %9'u Tutsi olsa da, o güne
kadar bir arada yaşayan Tutsi ve Hutular birbirlerinden çok farklı
görülmüyordur. Belçikalılar, bölgede bulunan azınlıktaki Tutsileri, Hutulara
karşı desteklemek amacıyla ırka dayalı bazı ayrıcalıklar verirler.Bunu Ruanda
için kontrolün elde tutulmasının garantisi olarak görürler ve Tutsi ve
Hutuların aslında ortak olan dil-gelenek-etnik geçmişleri ve kültürleri yok
sayılarak, ırksal ayrımcılığa başlanır, Tutsileri Hutulardan üstün tutma
siyaseti güdülür.İşe alımlardan hastane,eğitim taleplerine kadar bütün
kararları ırksal farklılıklara göre almaya başlarlar. Bu dönemde Tutsiler,
Hutulara göre çok daha iyi yaşam şartlarına ve daha iyi işlere kavuşur.
Oysa Ruandalıların hangi ırktan olduğuna karar verilirken
anlamsız kriterler kullanılmış, Tutsilerin daha ince yapılı ve narin bir
görünüşe sahip olduğu iddia edilmiş ve uzun boy, güzel görünüm gibi fiziki
özellikleri olanlar Tutsi sayılmış ve zengin olanlar da Tutsi olarak
kaydedilmiş, böylelikle kin ve nefret tohumları etrafa saçılmaya başlanmıştır.
Ve sonunda Belçika, giderayak çoğunluk olan Hutuları desteklemiş ve katliama
giden süreci başlatmıştır. İşte aslında herşey bu kadar basittir.
Sonrasında barış ve demokrasi
dağıtıcıları ise oturup seyretmişlerdir.
Filmin genel çerçevesine gelirsek, bir batılı gibi yaşamaya,
batılıların saygısına ve tarzına sahip olmaya çalışan, Hutu kimliğine
sahip Paul Rusesabagina, Belçikalı
patronlarına ait olan Hôtel des Mille Collines'in müdürüdür, Tutsi bir kadın
olan Tatiana ile evlidir. Katliam daha yeni yeni yüzünü göstermeye başladığında
saygınlığına, ilişkilerine ve batının kurtarıcılığına inanmaktadır.
Kendi ayrıcalıklarına ve ilişkilerine dayanarak başta sadece ailesini
kurtarmaya çalışsa da durumun ciddiyetinin farkına varınca kendi ailesinin yanı
sıra kurtarabildiği tüm Tutsi ve Hutu mültecileri kurtarmaya çalışır. Film gerçeklerin yavaş yavaş su yüzüne çıktığı,
maskelerin düştüğü, acının yükseldiği,
katliamın başladığı günleri ve otele sığınan insanların hayatta kalma
mücadelelerini anlatır. Bu Paul
Rusesabagina ve ailesinin gerçek hikayesidir ama arka planda Ruanda katliamını
ve batının ikiyüzlü tutumunu görürsünüz.
Tarihe, dünyaya ve
yaşama yeniden düşündüren bir bakış
atmak isterseniz; iyi anlatılmış, güzel
bir film olan Hotel Ruandayı şiddetle tavsiye ederim.
Yönetmen: Terry George
Senaryo: Keir Pearson,Terry George
Yapım: 2004 - ABD / İngiltere / İtalya / Güney Afrika - 121 Dk.
Tür: Dram, Tarih, Biyografi
Oyuncular:
Don Cheadle
Sophie Okonedo
Ahmed Panchbaya
Nick Nolte
Jean Reno
Fana Mokoena
Joaquin Phoenix
İnceleyen: Pınar Taner
COMMENTS