Into the Wild (2007)

“What if I were smiling and running into your arms? Would you see then what I see now?” Into the Wild bir yol filmi. ‘Varılan yerden çok y...



“What if I were smiling and running into your arms?
Would you see then what I see now?”

Into the Wild bir yol filmi. ‘Varılan yerden çok yolun kendisi önemlidir’ lafını içinde barındırmakla kalmayıp, daha çok; yola çıkarkenki nedenin, sonunda neyi elde etmek istenildiğinin üstünde duran film. Film denildiğine de bakmayın, zira gerçek bir öyküden -daha doğrusunu söylemek gerekirse, Jon Krakauer’in aynı adlı, Christopher McCandless’ın hayatını anlatan kitabından- uyarlama. Yönetmeni de ünlü, yetenekli ve sevdiğimiz bir abimiz olan Sean Penn.

Christopher Johnson McCandless (Chris) okulundan yeni mezun olmuş, notlarının hepsi A veya A- olan, ailesiyle yaşamakta olan ve Harvard Hukuk’a girmek isteyen bir gençtir. Bunun için okul fonunda yeterli bir birikimi ve paranın üstünü tamamlayacak olan, görünüşte iyi bir aileye sahiptir. Lakin “toplum” diye adlandırdığımız boktan şeyle ilgili takıntıları vardır ve yeni bir araba, yeni bir ev, kariyer, sorumluluklar, aile vs. gibi şeylere katlanamamaktadır. İlk başta tipik ergen “hayatım bombok” gençlerinin güzergâhında ilerlemekte olan birisine benzese de, bir gün tüm bunların canına tak etmesi ve alıp başını kimselere haber vermeden ortadan kaybolmasıyla gösterdiği aşırı tepki, onu diğer kesimden güzel kalın bir çizgiyle ayırır. Üstelik bunları yapmasının da boş sebepleri değil, aksine; kendisine göre gayet geçerli sebepleri vardır. Şimdi tek istediği Alaska’ya gidip, doğayla bir olmaktır. İstemediği şeylerden uzak, bir başına, toplumun ve onun koşullarının olmadığı bir yerde bulunmak.

Bunun üzerine Chris okul fonundaki 20bin küsür dolarını yoksulları doyurmak adına hayırsever bir kuruma bağışlar. Sevdiği yazarların kitaplarını alır, arabasıyla yola çıkar. Arabasını terk etmek zorunda kaldığı bir gün geri kalan üç beş dolarını da yakar. İstediği şey toplumun insana dayattığı ve “bu olmadan bunu yapamazsın”lardan kurtulmaktır. Her ne kadar seyircide, göze hala özenti gelmesi veya “salağa bak, sanki dünya değişti onu yakınca di mi” gibi tepkiler oluşması kaçınılmaz olsa da, düşününce; pek çok kişinin beceremeyeceği bir eylemi gerçekleştirmesiyle de aslında gayet de kendi tavrını tamamlayan cesur bir unsurdur bu. Bağımsız olmak veya olmaya çabalamak. Zira Chris önce parasını yakmış olduysa da katettiği yol boyunca durduğu noktalarda geçici işler bularak para kazanmak ister. Büyük Alaska yolculuğu için. Önce paradan kurtulmak sonra para kazanmak her ne kadar Chris’in yaptıklarını çelişkiye düşürür gibi olsa da, sonradan anlaşılan şey; aslında tek istediği ihtiyaçlarını karşılayacak para kazanmaktır. Yeni bir araba yeni bir ev gibi şeylerde gözü zaten yoktur.

Pek çok yerde pek çok insanla tanışır Chris. Nereye gitse herkesin kendi sorunları vardır. Kendi sorunlarından kaçmak ve içindeki pisliği yok etmek amacıyla çıkılan yolculukta tanıştığı herkesin kendi sorunlarının olması farklı bir hüzün katar olaya. Hiç kimse tam olarak mutlu değildir. Hepsinin de mutsuzluk adına geçerli ve istemedikleri bir sebepleri vardır. Yol üzerinde tanıştığı neredeyse her insanı etkiler Chris. Araları bozuk bir hippi çiftin sorunlarına sadece uzaktan bakması ve onlarda bambaşka çağrışımlar oluşturarak, bu sayede birbirlerini dinlemelerini sağlaması garip bir his uyandırır bünyede. Görmüş geçirmiş hippi abimizin de Chris’e dediği gibi; "Bu felaket bir iç görüydü. Yüce İsa! Sen İsa değilsin, öyle değil mi?"

Tanıştığı böylesi insanlardan en akılda kalıcı olanı şüphesiz Hal Holbrook’un canlandırdığı -ki bu performansla en iyi yardımcı erkek dalında oscar’a aday olmuştur- Ron Franz karakteridir. Yıllar önce araba kazasında karısı ve çocuğunu kaybetmiş, bir dönem kendini viskiye vermiş, eski bir asker. Yaşını almış bir büyükbaba. Chris’le tanışması ve aralarında geçen diyaloglar, belki tahmin edilebileceği üzere, dokunaklı.

Tabi bir de Chris’in Alaska macerası var, taban tebip, otostop çekip sonunda vardığı, 3 ayını orada harcadığı… Buna değinmeyi canım istemiyor nedense. İzlenmesi daha hoş olur. Zira filmin gayet hoş bir kurgusu var, yol ve Alaska macerasını sarmalayan. Ki zaten benim de anlatmak istediğim filmin yol kısmı.

Neyse. Hiç istemesem, sevmesem ve beceremesem de hafif ucundan filmin teknik yanlarına değinelim. Öncelikle görüntüler… Muazzam. Görüntü yönetmeni Eric Gautier’in doğayı bize aktarışı tam anlamıyla, büyüleyici. Her planda Chris ikinci, manzaralar birinci sırada resmedilmiş. Böyle olunca da içine dalıp çıkmayı istemediğiniz güzellikte karelerde, aklınızdan binlerce düşünce geçerken buluyorsunuz kendinizi. Ki şahsen ben, turuncu bir günbatımında uçuşan martılar, kumsala vuran dalgalar eşliğinde Chris’in manzarayı -üstelik yavaş çekimde- seyretmesi sırasında ağlayasım bile gelmişti. O derece.

Müziklere gelecek olursak. Pearl Jam’in vokalisti Eddie Vedder’ın elinden çıkma. Her ne kadar en başta şüphe duyulsa da o adamdan, filmin başından sonuna dek o güzel manzaralara, o güzel yolculuğa eşlik eden o güzel müzikler, “oha lan nerdeyim ben” tribine sokunca adamı, “iyi ki de bu pezevenk yapmış” diyesi geliyor insanın. Sadece Eddie Vedder değil tabi, Kaki King ablamızın da filme katkıları mevcut.

Oyunculuklara gelirsek. Chris rolünde Emile Hirsch, bence şahane ve kendisinden beklenmeyen bir oyunculuk çıkarmış diyebilirim. Alaska’ya varışında gördüğü hayvan sürüsünde bakışı unutulmazdı hele. Ve yardımcı erkek oscar’ına aday olmuş amcamız Hal Holbrook. Öffff… Vince Vaughn ve William Hurt’ü de söylemezsek olmaz tabi. Ha hiç mi kötü oyuncu yok filmde. Var. Eblek suratlı Kristen Stewart.

90ların Kerouac’ı diye adlandırabileceğimiz Alexander Supertramp (Chris, yolculuğa başlamadan önce kendisine bu ismi verir) tıpkı Kerouac’ın 50lerde yaptığı gibi yollarda, demiryollarında Amerika’yı tekrar keşfeder. Değişen çok şey vardır tabii ki. Toplum değişmiştir, insanların hayatı algısı değişmiştir, karşılaşılacak şeylerin çokluğu artmıştır, tepkiler farklıdır, mutluluk arayışı değişiktir. Fakat çoğu da boktan değişimlerdir. Belki de sadece iki şey bakidir. Hüzün ve bitmek tükenmek bilmeyen bir arayış…

Yönetmen : Sean PENN
Senaryo : Sean PENN
Görüntü Yönetmeni : Eric GAUTIER
Müzik : Eddie VEDDER
Yapım : 2007 - ABD - 148 Dk.
Tür : Macera / Biyografi / Dram

Oyuncular:
Emile HIRSCH
Marcia GAY HARDEN
William HURT
Jena MALONE
Brian H. DIERKER
Catherine KEENER
Vince VAUGHN
Kristen STEWART
Hal HOLBROOK

COMMENTS

Ad

10 Grusome B-Movies,1,1927,1,1973,1,1974,1,1980,1,1981,1,1987,1,2004,2,2005,3,2007,1,2008,5,2011,1,2015,1,2019,1,2020,2,2021,3,A Serious Man,1,Adam Berg,1,Aksiyon,10,Alexandre Aja,1,Amy Redford,1,Animasyon,1,Ari Folman,1,B-Movies,1,Bilim Kurgu,5,Biyografi,2,Bølgen,1,Breakfast On Pluto,1,Brick,1,Caché,1,Carrie-Ann Moss,1,Casus,1,Chirs Rock,1,Chloé Zhao,1,Crawl,1,Çizgi Roman Uyarlaması,1,Dram,18,Dünya Haber,7,Efsane Oyuncular,1,Eugen Schüfftan,1,Fantastik,1,Film,1,Film Önerisi,6,Fragman,9,Fritz Lang,1,Gerilim,9,Gizem,3,Haber,1,Hotel Rwanda,1,Hugo Weaving,1,Into the Wild,1,İsveç,1,Jason Reitman,1,Joel & Ethan Coen,1,John Mackenzie,1,Juan Pablo Rebella,1,Keanu Reeves,1,Kenneth Glenaan,1,Komedi,4,Korku,3,Lana Wachowski,1,Laurence Fishburne,1,Leigh Whannell,1,Macera,3,Matrix,1,Matrix Resurrections,1,Metropolis,1,Michael Haneke,1,Michael Mann,1,Mutlaka İzleyin,6,Müzik,1,Neil Jordan,1,Ordinary People,1,Oscar,1,Pablo Stoll,1,Revolutionary Road,1,Rian Johnson,1,Richard Flesicher,1,Roar Uthaug,1,Robert Redford,1,Romantik,2,Ronald Neame,1,Roseanne Liang,1,Sam Mendes,1,Savaş,1,Schüfftan Process,1,Sean Penn,1,Shadow In The Cloud,1,Soylent Green,1,Sucker Punch,1,Suç,2,Summer,1,Tarih,1,Terry George,1,The Guitar,1,Thea von Harbou,1,Thief,1,Türkiye Haber,2,Vizyondakiler,17,Waltz With Bashir,1,Whisky,1,Will Smith,1,Zack Snyder,1,
ltr
item
Downtown Legacy: Into the Wild (2007)
Into the Wild (2007)
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgi5UfcwpbU1sD4AowPecJkw_3cbXZEVuzvj1DpntYedL3NlDnOxJ9GFOPa0grJ4Mk_miRYDLFL76uQl8ManlcfHUX1086v2ZbhFxa_MXE4s19pOwu0dk8GOkbJoF98LYvY2vZWWaHK8klOrNJul08b1_6oVIow4CclNKJjS1szxcts7jSvXfsIF09h/s16000/into%20the%20wild.jpg
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgi5UfcwpbU1sD4AowPecJkw_3cbXZEVuzvj1DpntYedL3NlDnOxJ9GFOPa0grJ4Mk_miRYDLFL76uQl8ManlcfHUX1086v2ZbhFxa_MXE4s19pOwu0dk8GOkbJoF98LYvY2vZWWaHK8klOrNJul08b1_6oVIow4CclNKJjS1szxcts7jSvXfsIF09h/s72-c/into%20the%20wild.jpg
Downtown Legacy
https://downtownlegacy.blogspot.com/2009/08/into-wild-2007.html
https://downtownlegacy.blogspot.com/
https://downtownlegacy.blogspot.com/
https://downtownlegacy.blogspot.com/2009/08/into-wild-2007.html
true
2152879828017553254
UTF-8
Loaded All Posts Not found any posts Hepsini Göster Devamı>> Reply Cancel reply Delete By Home PAGES POSTS Hepsini Göster Sizin İçin Önerilenler LABEL ARCHIVE SEARCH Tüm Yazılar Not found any post match with your request Back Home Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Paz Pzt Sal Çar Per Cum Cts Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık just now 1 minute ago $$1$$ minutes ago 1 hour ago $$1$$ hours ago Yesterday $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago Followers Follow THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Copy All Code Select All Code All codes were copied to your clipboard Can not copy the codes / texts, please press [CTRL]+[C] (or CMD+C with Mac) to copy Table of Content